Birleşik Krallık ve AB, 24 Aralık itibariyle bir anlaşmaya varmış olsa da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı aşikâr. Evet, gümrük vergisi ve kota olmadan ticaret devam edecek ancak her iki tarafta da “gümrük prosedürleri” uygulanmaya başlanacak. İşte tam bu noktada, Birleşik Krallık sınır kapılarının bu yeni durumuna hazırlığını inceliyor olacağız.

Brexit sonrası geçiş döneminin sonuna sadece birkaç gün kala, mutasyonlu Covid-19 sebebiyle sınır kapanmalarının neden olduğu aksaklık, İngiltere ekonomisinin İngiliz Kanalı üzerinden ticarete ne kadar bağımlı olduğunu bizlere tekrar hatırlattı.

Bu konuda Birleşik Krallık Food and Drink Federation (Yiyecek & İçecek Federasyonu) CEO’su Ian Wright yaptığı açıklama oldukça dikkat çekici: “Özellikle Brexit anlaşması yoksa bunun tekrar olacağını göreceğinizi düşünüyorum.”

Her ne kadar Boris Johnson hükümeti ocak ayından itibaren neler olabileceğine yönelik hazırlıklarında “büyük ilerlemeler” kaydedildiği konusunda iddialı açıklamalar yapsa da sınır ötesi ticaret yapan hemen herkes bu konuda son derece endişeli. Hatta bu konuda uzun zamandır çalışmalar ve açıklamalar yapan Road Haulage Association (Kara Nakliyecileri Birliği) Direktörü Duncan Buchanan, “şok ile felaket arasında” bir şey beklediğini söylüyor.

1 Ocak’tan itibaren, Büyük Britanya’dan (İngiltere, İskoçya ve Galler) AB’ye veya (tam tersi rota) giren mallar, gümrük beyannameleri, menşe kontrol kuralları, ürün güvenlik sertifikaları, gıda denetimleri de dahil olmak üzere çok miktarda yeni evrak ve kontrollerle karşılaşacaklar. İngiliz ticaret insanların pek alışkın olmadığı bir durum. İngiliz Perakende Konsorsiyumundan William Bain, “Bu, işletmelerin 50 yılda uğraşmak zorunda kaldığı en büyük bürokrasi dayatmasıdır” diyor. İşlerin belgelendirme, operasyon ve takip sürecinin bilhassa başlangıç döneminde ciddi şekilde sorunlu olacağı da kuşkusuz.

İşin lojistik kısmı ise başlı başına bir problem gibi gözüküyor. Nakliyecilerin sınıra gitmeden önce doğru nakliye evraklarına sahip olduklarından emin olmaları gerekecek olmaları işin operasyon kısmını ciddi oranda yavaşlatacaktır.

Bir diğer yandan tüm gözler Dover ve Calais arasındaki ‘kısa boğazlar’ rotasına ve birlikte ele alındığında yılda yaklaşık dört milyon kamyonu taşıyan yakındaki Manş Tüneli’ne çevriliyor. Karışıklığa önem olarak yapılan planlar arasında, yollarda tıkanıklığı önlemek için ticaretin ülke çapındaki diğer limanlara yönlendirilmesi, Kent’te kamyon parkları inşa edilmesi gibi projeler var. Hatta bunların bir kısmı, Kent’teki Covid sınırlarının kapatılmasıyla başa çıkmak için erken dönemde eyleme geçirildi. M20’nin bir bölümünün düzenini, Avrupa anakarasına giden kamyonların otoyolda güvenli bir şekilde sıraya girmesini sağlamak için beton bir bariyer kullanarak değiştirmeyi içeriyor. Binlerce kamyon da Manston’daki kullanılmayan bir havaalanına yönlendirildi (Brexit sonrası gecikmelerle başa çıkmak için kuruldu). 1 Ocak’tan itibaren 7,5 tondan fazla ağırlığa sahip kamyon sürücülerinin şehre girmeden önce Kent Erişim İzni almaları gerekecek. Avrupa’ya mal taşımak için ihtiyaç duydukları tüm evraklara sahip olduklarını göstermeleri gerekecek.

Ancak bu çözümlerde her hafta Kanalı geçen binlerce aracın karşılaştığı zorluklarla başa çıkmaya yetecek gibi gözükmüyor. Duncan Buchanan bu konuda yaptığı açıklamasında “Hükümetin çeşitli bölümleri tarafından ciddi olarak yanlış anlaşılan şey, evrak işleriyle uğraşan insanlar için karmaşıklığın ölçeğidir. Bu, otoyollarda kuyruklar yerine birçok tüccarın depolarından çıkamayacağı anlamına gelebilir. Ticarette oldukça önemli bir erteleme görebiliriz- insanlar ilk haftalarda bir şeyleri taşımıyorlar.” dedi.

Bir diğer yandan AB ile İngiltere arasındaki ticaret hacminin yüzde seksen beşi, ödemeleri genellikle saat başına değil kilometre bazında ödenen AB nakliyecileri tarafından gerçekleştiriliyor. Çok fazla gecikme olacağını düşünürlerse, çoğu nakliyeci için bu taşıma karlı olmaktan çıkar ve artık gelmek istemeyebilirler.

Aslında hükümet kanadı da sıkıntılar olacağı konusunda hem fikir: Kabine ofisinin daimî sekreteri Alex Chisholm “Genel operasyonun tam ölçeği, kelimenin tam anlamıyla milyonlarca hareketli parça olduğu anlamına gelir. Yeni rejime uyum sağlayan bazı bireyler için kaçınılmaz olarak bazı zorluklar olacaktır” diyerek oluşacak durumu “diplomatik” bir dille itiraf etmiş oluyor. Hükümet uzun zamandır “işletme sahiplerini yeni kurallar yürürlüğe girmeden önce son hazırlıklarını yapmaya çağırıyor” ve “İngiltere’nin 2025 yılına kadar dünyanın en etkili sınırına sahip olması” planlarının bir parçası olarak yeni bir Sınır Operasyon Merkezi kurulduğunu duyurdu.

Bir diğer önemli konuda, bu karmaşa içinde gıda tedarik zincirinin etkilenmesinin nasıl önleneceğidir çünkü Birleşik Krallık ‘ta tüketilen tüm gıdanın yaklaşık%30’u AB’den ithal ediliyor. Her ne kadar Birleşik Krallık nispeten küçük miktarlarda meyve ve sebze yetiştiriyor olsa da bilhassa kış ayları, güney Avrupa’dan gelen tedariklere ciddi şekilde bağımlı. Yani gecikmeler olursa raflarda kıtlıklara neden olabilir. Bu konuda genel fikir ise “Bazı boşluklar olabilir, ancak yiyeceğimiz bitmeyecek- bu olmayacak yönünde ancak anlaşma olmasaydı ve tarifeler konsaydı işte o zaman işler bir süre gerçekten çok daha zorlaşabilirdi.” yönünde. Yani felaket habercilerinin sürekli ifade ettiği gibi “Birleşik Krallık ’ta açlık olmayacak”

Bu gelişmelerin ilk sonuçlarını ocak ayının sonuna doğru, yeni siparişler verilmeye ve teslim edilmeye başladığında, Kent ve diğer limanlarda süreçlerin gerçekten test edildiğini görmeye başlayacağız.

Brexit, İngiliz perakende zincirlerinin işletme politikalarını da değiştirecek gibi gözüküyor. Stoklarını AB gümrük birliği içinde serbestçe taşımaya alışmış olan perakendeciler, artık İngiltere için ayrı tedarik zincirleri oluşturmak zorunda kalacaklar. Bu durumun onlar için daha fazla maliyet anlamına gelmesinin yanı sıra yeni sistemin henüz düzgün bir şekilde işleyip işlemeyeceği de bilinmiyor.

Sonuç olarak Birleşik Krallık AB’den tamamıyla koptu ve yeni yıl ile her iki taraf da “yeni normal” ile yaşamaya başlayacak. Belki kısa vade de sıkıntılar olacaktır ancak “satın alma gücünün var olduğu” bir coğrafya asla malsız kalmaz. AB ülkelerinin Birleşik Krallık ’ta ciddi Pazar kaybına uğrayacakları aşikâr ve bu durum Türkiye gibi ülkeler için yüzyılda bir gelecek bir fırsat. Değerlendirilebilecek mi? Göreceğiz.

Herkese sevdikleri ile buluşup, doyasıya sarılabildikleri; ana gündemin “hastalık” olmadığı; sağlık, huzur ve mutluluk dolu, bol güneşli bir yeni yıl diliyorum.

Published On: Aralık 27th, 2020 / Categories: Uncategorized /

Subscribe To Receive The Latest News

Curabitur ac leo nunc. Vestibulum et mauris vel ante finibus maximus.

Add notice about your Privacy Policy here.