Türkiye özelinde “pandemi en çok hangi sektörü vurdu?” diye bir araştırma yapılsa turizm sektörü ilk üç içinde kesin yer alır. Türkiye’nin önemli döviz girdisi kalemlerinden birisi olan turizm sektörü ülkelerin korumacı tedbirleri, aşı/test zorlukları ve kısıtlamalar nedeniyle gerçekten zor günler geçiriyor. Rus turistlerin geçte olsa gelmesi ile bir nebze nefes alsa da İngiliz turistlerin gelemeyişi, gelirlerin beklentilerin çok altında kalmasına neden oldu. Buraya kadar her şey maalesef küresel bir sorunun yansıması ve zamana bırakmaktan başka yapılabilecek çok fazla bir şey de yok gibi görünüyor.
Ben bugün bir turist gözüyle Türkiye’yi, orta ve üst gelir grubu turistler için ciddi bir alternatif tatil ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri ile mukayese edeceğim.
Öncelikle her iki ülkede vize konusunda çok basit bir uygulama yapıyor. Hiçbir zorluk yaşatmıyorlar. Ulaşım Londra-İstanbul 4 saat, Londra-Dubai 7 saat. Her iki destinasyona da birçok farklı havayolu hizmet veriyor fiyatlar çok marjinal faklı değil. Benim son gözlemim Emirates, hizmet kalitesi olarak THY’nin gerçekten çok önünde.. Bir kere uçak kalitesi ciddi farklı. Bilhassa uzun uçuşlarda entertainment önem kazanıyor ki, Emirates bu konuda büyük fark atıyor. Dubai Havaalanı Terminal 3 (Emirates için özel terminal) gerçekten ferah, güzel ve büyük. Pasaport kontrolünde çok beklemezsiniz ve bagaj alım süreciniz hızlıca tamamlanır. İstanbul Havaalanından hiçbir eksiği yoktur.
Gelelim esas konulara.. Dubai taksilerinde müthiş düzgün, temiz ve nazik şoförler hizmet veriyor. En ufak bir şikâyet derhal sonuçlandırılıyor ve cezası büyük olduğu için kimse de müşteriyi dolaştırmak, güzergâh seçmek, Euro/dolar istemek, sigara içmek, bangır bangır müzik dinlemek, direksiyonda whatsapp yazışması yapmak, makaslarla insanın içini dışına çıkarmak gibi şeyler düşünmüyor bile. Şehir tertemiz, tüm turistik mekanlar, restoranlar sıkı kontrol altında. Cezaları inanılmaz olduğu için kimse en ufak bir ayrıntıyı bile atlamıyor.
Turist bütçeye de bakar elbette. Çeşme ve Bodrumda 5 yıldızlı bir otelde konaklama odabaşına gecelik 100 pound civarlarında iken Dubai’de Palm’de 50 pounda otel bulabiliyorsunuz. Her ikisinde de kahvaltı dahil. Otellerdeki hizmet kalitesi asla birbirinden kötü değil.
Şehri gezdiniz ve bir plaja gittiniz. Bodrum ve Çeşmede kişi başı 25 – 30 pound olan plajlar Dubai’de bedava. Buna Palm, Jumeirah, Marina gibi ünlü plajlarda dahil. Şemsiye ve şezlong da dahil. Bir şey yer içerseniz onu ödersiniz. Bodrum / Çeşmede 3 pound olan bir kola, Dubai plajlarda da aşağı yukarı aynı fiyat. Ancak yediğiniz bir lahmacun Bodrum/Çeşme’de 20 pound civarı iken Dubai’de sadece 5 pounda yiyebiliyorsunuz. Ayrıca plajlarda Bodrum/Çeşme’deki gibi “zorunlu” vale hizmeti de yok.
Dubai’de sizi hiçbir yerde uzaktan veya yakından kimse rahatsız etmez. Dubai polisi turist konusunda çok hassas. Konuştuğum bir üst düzey polis müdürü bana şöyle dedi: “Burada cüzdanınızı bir bankta unuttuysanız, ertesi gün aynı yerden alabilirsiniz” bulamadıysanız kesin birisi bulmuş ve polis teslim etmiştir. Polistedir. Mübalağa olup olmadığını elbette tespit kolay değil ancak bilhassa orta ve üst gelir grubu Rus turistlerin burayı tercih etmesindeki en büyük etkenlerden birisi bu konu. Ruslar genelde Türkiye’de tatil için şöyle diyor. Türklerin giremediği her şey dahil bir otele git, hiç çıkma ve dön. Benim yıllardır Türkiye’ye tatile gidip bir kere bile İstanbul’a gitmeyen ve Ayasofya’yı ve hatta Meryem Ana’nın evini bile görmemiş Rus dostlarım var. Bu konuyu bir istatistik ile bitirelim. Türkiye’nin kriminal indeksi 39,5, BAE’nin ise sadece 15,45 ( https://worldpopulationreview.com/country-rankings/crime-rate-by-country )
Yine Dubai’de hiçbir esnaf sizi zorla dükkanına sokmaz, bir şey satmadan “valla bırakmam” ısrarcılığı ile gına getirmez. Evet lisansı olan birkaç mekân dışında alkol satışı yasaktır ama bunun etkili bir sorun olmadığı alkol ile arası iyi olan Rus ve İngiliz turistlerin tercihlerinden belli oluyor zaten.
Yine Bodrum/Çeşme’de bir iyi bir mekânda balıklı ve donanımlı bir akşam yemeği yerseniz (içkisiz) kişi başı 50 pound civarında yazıyorlar. Dubai’de Dubai Mall ortasında meşhur su gösterilerini içinden gören Burj Halifa’nın muhteşem manzarası ile ful yemek yerseniz kişi başı 25 pound ancak tutuyor.
Türkiye tam bir kültür cenneti. Binlerce yıllık mirası ile her zevke hitap eden, gez gez bitmez bir ülke. Emirlikler ise 1960 yılında bile çöl olan bir yer. Ancak öyle başarılı bir turizm politikası ve planlaması ile hareket edilmiş ki bu küçük çöl ülkesini yılda 16,7 milyon turist ziyaret ediyor (2019) Aynı dönemde Türkiye’yi ise 51,2 milyon turist ziyaret etmiş. Buradaki fark büyük gibi gözükse de aslında Türkiye’nin turizm politikasının ne kadar eksik olduğunu gösteriyor. Çünkü Emirlikler bu 16,7 milyon turistten 21.8 Milyar USD gelir elde ederken (kişi başı 1305 USD), Türkiye 51,2 milyon turistten sadece 29.8 Milyar USD gelir elde etmiş. (Kişi başı 582 USD)
Emir Sheikh Mohammed bin Rashid Al Maktoum doğru ve güçlü turizm politikaları ile ülkesini bir turizm ülkesi haline getirme yolunda büyük ilerleme kaydetmiş. Türkiye, Avrupa’nın ve Rusya’nın “düşük gelir grubuna” hitap etmeye çalışırken, emirlikler “orta ve yüksek” gelir grubuna hitap ediyorlar. Ayrıca “Her şey dahil” konsepti turiste ve belki otele yarıyor ama ülke ekonomisi ve turizm şehirlerine resmen ihanet gibi sonuçlar veriyor.
Sonuçta aynı bütçeye ve hatta daha ucuza daha kaliteli hizmet ve tatil sunan Emirlikler “para harcayan” turisti kaparken, yıl boyunca kıt kanaat para biriktirip, kendini “her şey dahil otele” atan turist profili de Türkiye’ye kalıyor.
Un var, yağ var, şeker var ama bir türlü helva çıkmıyor.