Son yıllarda gerek kulüp gerekse milli takım bazında dünya çapında gösterilen başarılar, ülkemizde kadın voleybolunu futbolun hemen arkasından en çok ilgi duyulan ikinci spor haline getirmiştir. Bir diğer ifade ile bir zamanların basketbol efsanesinin kadın voleyboluna döndüğünü söylemek mümkündür.

Kadın voleybolu ülkemizde olduğu kadar dünya genelinde de ilgi görmektedir.

Bunu anlamanın bir diğer yolu da kadın voleybolunun futboldan sonra en çok reklam ve sponsorluk alan branş olmasıdır. Yani ekonomik olarak da kadın voleybolu önemli bir noktaya gelmiştir. Bu başarının arkasında Akif Üstündağ yönetimindeki Voleybol Federasyonun büyük planlama ve uygulama becerisinin olduğu da aşikardır. Salon yapılanması, Fabrika Voleybol, sürekli tarama faaliyetleri, Voleybol Liseleri vb. işler gerçekten takdire şayan. Hiçbir başarı tesadüf değildir ki bilhassa Milli takımımızın başarısın ardında bu faaliyetlerin büyük etkisi var.

Peki, gerçekten de Türkiye’de kadın voleybolu bu kadar parlak günler mi yaşıyor? Kesinlikle hayır..

Bir kere şunu ifade ederek başlayalım ki, pandemi dolayısıyla bir jenerasyon oyuncuyu kaybettik ve profesyonel liglere yetecek kadar bile yerli oyuncumuz yok maalesef. Bu durumda kulüp arasında ciddi rekabete yol açıyor ki, oyuncu fiyatları neredeyse futbol takımlarıyla yarışır hale geldi. Peki aynı oradan gelirler de artıyor mu? Yine kesinlikle hayır…

Sadece Sultanlar liginde değil, Sigorta Shop Birinci Ligde de başarılı takımların tamamına yakının kamu kaynakları ile yaşatılması tesadüf değildir. Sultanlar Liginde Vakıfbank, THY, Karayolları, PTT gibi takımların yanı sıra tam dört tanede belediye takımı var. Genel olarak gelirleri ise iddia gelirleri, naklen yayın gelirleri, bilet gelirleri ve sponsor gelirleri… Sultanlar Liginde iddia gelirleri maksimum 400K TL civarındadır. Hadi diyelim naklen gelirleri de 500K olsun. Sponsor gelirleri de 1M olsun. Bu takımların hiçbirisinin güçlü bir taraftarı yok ama hadi diyelim 300K‘da bilet gelirleri olsun. Toplamda ne oldu ? 2.2M civarında.. Hadi diyelim 2.5M olsun. Değerli okuyucular bu ligde orta seviye bir orta oyuncu bile 300K ücret alıyor. Pasör çaprazları, köşeler ve pasörler ise daha da fazla. Hepsini 300K olarak hesaplasak bile 300K x 14 oyuncu toplamda 4.2M civarında yapar ki buna koç ve ekibi bile dahil değil. Bunlara bir de 10% civarında menajer ücreti eklemeniz gerekiyor.  Ligde14 takım var ki bu da 13 deplasman demektir. En ucuz deplasman maliyeti 35K civarında tutar. Toplam ise 35K x 13 yani 455K gibi bir rakam oluyor. Sağlık gideri, giyim-ekipman gideri, iç saha maç güvenlik gideri, SGK ve vergi giderleri gibi bitmez durumda olan diğer giderler de cabası. Sonuçta sultanlar ligi için minimum bütçe 6M civarından başlıyor. Daha yabancı oyuncu bütçesini eklemedik bile. İyi bir hatta iki yabancınız yoksa bu ligde değil maç set bile kazanmanız bile mucize olur. Orta halli bir yabancı oyuncunun da sadece maaş maliyeti 40K USD. Buna oyuncunun federasyonuna, FIVB’ye ve TVF’ye ödenenleri de eklerseniz 47K USD aşağısında olmayacaktır. Kalacak evi, menajer ücreti, gidiş dönüş uçak biletleri de cabası…

Peki bu değirmenin suyu nasıl dönüyor? Çok basit. Kamu kaynakları ile… Yılların kulübü Eczacıbaşı ve başkanın kendi şirketinin sponsor olduğu Fenerbahçe dışında tamamı kamu kaynakları ile yürütüyor kulübü. Yoksa hiç kimse kendi cebinden sadece bir oyuncuya 1.5M EUR ücret ödeyemez bu sporda. Hele ki, bu gelir seviyelerinde..

Bir alt ligde de durum farksız aslında. Bu ligde naklen yayında yok, iddia gelirleri de 200K civarında. Sponsorlar reklam yansımasının az olması nedeniyle pek de ilgi göstermiyor aslında. Tabii kamu takımlarının kamu gücüyle aldığı sponsorluklar hariç! Bu ligde de ortalama maaşlar 100K civarında ve 14 oyuncuda 1.4M maaş bütçesi eder. Diğer tüm giderler ise sultanlar ligi ile üç aşağı beş yukarı aynı gibi.. Basit hesapla bütçeniz 2.5M altında olamaz ki bu rakamla da şanslıysanız ligde kalırsınız. Şanslıysanız derken bazı takımlar ligden çekiliyor bazıları da aşırı maliyeti karşılayamayarak sıkıntılar yaşıyor. Bu ligde bu sezonun iki şampiyonu İlbank ve Çukurova Bld. İkisinin de kamu kaynaklı takım olması da asla tesadüf değil. Çünkü bu takımların bütçeleri kamu kaynağı kullanmayan diğer takımlardan kat ve kat fazla. Bursa’daki finallerde salonun önündeki otobüslerin hepsi kamu malıydı. Bir tek KSK bu konuda ayrılıyor ancak onlarda Karşıyaka Bld’sinden haddinden fazla maddi ve ayni yardım alıyorlar. Diğer play-off takımları da Muratpaşa Bld, Edremit Bld, İstanbul B. Bld ve Kayseri OSB.

Yeni spor yasası ile AŞ olmak zorunluluğu getirildi. Yani artık kamu kaynaklarını direk kullanma şansları kalmayacak. Peki, kamu kaynaklarını kurulacak AŞ’lere aktarmak mümkün mü? Teknik olarak evet mümkün ama hukuki, etik ve ahlaki olarak asla değil.

Artık gerçek sporsever kamu yöneticileri ile kendi şovu için kamu kaynaklarını harcayanları net bir şekilde göreceğiz. Bakalım hesap yapmadan milyonları dağıtanlar, bu rakamlarda kendi sorumlulukları olunca bu kadar rahat dağıtabilecekler mi?

Son olarak, TVF veya bir başka makam bu adaletsizliğe “dur” demezse, yakın bir zaman sonra voleybol sadece kamu takımlarının yarıştığı ve sadece bu kurumların birkaç kişilik personelin izlediği tüm popülaritesini yitirmiş bir spor dalı olacaktır. Bunun yolu çok basittir. Tıpkı diğer AŞ’ler gibi bu yeni kurulacak AŞ’lerde denetlenmeli ve kamu kaynaklarının israfının önüne geçilmesinin sağlanmalıdır. Sonuçta sporsever kamu yöneticileri de diğer kulüp yöneticileri gibi kendi ceplerinden bu spora destek verebilirler.

 

 

Published On: Nisan 6th, 2022 / Categories: Uncategorized /

Subscribe To Receive The Latest News

Curabitur ac leo nunc. Vestibulum et mauris vel ante finibus maximus.

Add notice about your Privacy Policy here.