2020 Yılı öyle bir geldi ki, sadece 3 ayda dünyanın başına gelmeyen kalmadı desek yeri var. Savaşlar, krizler, afetler daha önceden de insanoğlunun sıklıkla yaşadığı ve vakıayı adiye gördüğü olaylar olmuştur. Sadece insanoğlu mu? Tabii ki hayır. Her ne kadar yerel ekonomilere sıkıntı yaşatıyor olsa da global ekonomiler bu tarz olaylara dengeli ve kontrollü tepki veriyor, konjonktürel dalgalanmalar olsa bile, marjinal ve kalıcı sonuçları olmuyordu.

Ancak 2020 yılında 3 önemli olay global ekonomide bir daha hiçbir şeyin asla eskisi gibi olmayacağı sonuçlar doğuruyor.

Birinci elbette Brexit. Avrupa’nın “ağır abisi” İngiltere artık AB üyesi değil. Hatta şu an itibariyle henüz aralarında bir anlaşma bile yok. İngiltere’nin yüzünü AB’den ABD’ye çevirdiği, Trans Pasifik Ticaret Anlaşması ile ekonomisine yeni bir dinamizm kazandırmak düşüncesi olduğu artık biliniyor.

Brexit’ten sonra AB ekonomisinin eskisi gibi bir güç olması son derece zor. Ayrıca AB içindeki işsizlik oranın yükselmesini, kalkınma ve ekonomik destek program bütçelerinin düşürülmesini beklemekteyiz. Bunların doğal sonuçları olarak Yunanistan, Portekiz, İspanya ve hatta İtalya gibi ekonomisini AB fonları ile döndüren ülkelerde sorunlar artacaktır. Bilhassa eski doğu ülkelerinden akan genç nüfus akımı daha çok yönünü İskandinavya ve Benelüx ülkelerine çevirecektir. Bu akımın da orta ve uzun vadede bu ülkelerde tıpkı İngiltere’de olduğu gibi sorun yaratacağı düşünülürse AB’den başka ayrılıklar da söz konusu olabilir.

İngiltere ise endüstriyel evrimini gerçekleştirip üretim kartelasını ve kapasitesini yükseltip, maliyetlerini dünya piyasaları ile rekabet eder hale getiremezse, ciddi ekonomik sorunlarla karşılaşabilir. Ayrıca Londra’nın dünya finans merkezi rolü de ileride değişebilir. İngiltere’nin daha çok ABD ile ticari partner olması Çin – ABD ticari savaşında ABD için çok büyük koz olurken, Çin’in çok ciddi bir Pazar kaybı yaratabilir. Bunun yanı sıra Japonya, Kore, Hindistan ve hatta Türkiye gibi ülkeleri için büyük bir Pazar ortaya çıktı. Bu rekabette atak, rekabetçi ve hatta cüretkâr olan ileri ki yıllarda büyük ekonomik kalkınma gerçekleştirebilir.

Yine İngiliz turist rotasını AB’den kaydırırsa, İspanya, İtalya, Kıbrıs, Yunanistan ve hatta Fransa çok ciddi turizm geliri kaybeder ki, ekonomileri için son derece hayati bir gelişme bu. Burada da Atlas ülkeleri ile Hırvatistan ve hatta Türkiye pazarda daha büyük oyuncu olabilirler.

Brexit ile ilgili detaylı bilgileri bloğumuzdaki ilgili yazıları okuyabilirler…

İkinci konu ise petrol savaşları… Bu konu aslında o kadar önemli ki, virüs olayı olmasa tüm dünya sabah akşam bunu konuşuyor olurdu. Olayın detayları için bu yazıyı okuyabilirsiniz.  12 Petrol ihracatçısı ülke, ABD, Rusya ve hatta Çin bu olayın ana aktörleri… O kadar çok komplo teorisi üretiliyor ki, artık gerçekle hayaller birbirine girmiş durumda… Devlet yöneticileri de virüs derken bu olayı ıskalayınca gelişmeler zamanın akışına kalmış durumda… Peki neler olabilir?

Öncelikle artık OPEC dünya petrol piyasasındaki ana akım güç değil. ABD ve Rusya bunu kırmış durumda. Bunun sonucu olarak bilhassa Arap ülkeleri petrol gücü ile kuramadıkları etkiyi “para” gücüyle kurmak isteyebilirler. Bunun sonucu olarak petrol paralarının aktığı ABD bankaları bu konuda karşılarında ciddi rakipler bulabilirler. Eğer bu rakipler bu para akımından pay almayı başarırsa, dünyada yeni sermaye güçleri ve akımları oluşur. ABD ekonomisi olumsuz etkilenebilir ki, bunun sonucu olarak ABD ne gibi bir tepki verir, bilinmez.

Burada kritik tarih 1 Nisan. Bu tarihten itibaren Suudi Arabistan üretimini arttıracağını açıkladı. Rusya’nın daha fazla arttırma imkanı kısıtlı ancak fiyat konusunda oynama yapabilir. Şu anda zaten virüs dolayısıyla talebi düşük olan petrolde eğer bu artışlarda yaşanırsa petrol fiyatının nisan başında 30 USD’nin de altına ineceğini öngörmek mümkün. Hatta eğer Çin pazarı hareketlenmez ise 20 USD’nin bile altını zorlayabilir. Böyle bir durumun sonuçları ise gerçekten tam fütüristlere göre bir konu olur.

ABD’nin Ortadoğu petrolüne ihtiyacının kalmamasının esas sebebi “kaya gazı” teknolojisinin artık son derece rantabl olarak işletilebilmesi… 2040 Yılına kadar ABD’nin kaya gazı ile tüm ihtiyacını karşılayarak ihracat bile yapabilir hale geleceği biliniyor. Bu durumunda başka OPEC olmak üzere Rusya ve diğer petrol ihracatçılarının hoşuna gitmediği de tahmin edilebilir. İşte bugünlerde oldukça konuşulan bir komplo teorisi tamda bu noktadan başlıyor.

İddiaya göre aslında Suudi Arabistan (ve aslında OPEC) ile Rusya danışıklı dövüş yapıyor. Fiyatları 40 USD altında tutarak, ABD’nin kaya gazı üreten firmalarını ekonomik olarak sabote ediyorlar. Çünkü şu anda bu firmalar için maliyet 40 USD. Eğer piyasa fiyatı bunun altında olursa, üretmek ve hatta ARGE ve yatırım yapmak ekonomik ve mantıklı olmaz. İşte tam buradan bakarsa, geçen hafta ABD borsalarında bu şirketler tam bir çöküş yaşadı. Bazı hisseler 25% gibi değer kaybetti. ABD Devleti bu sektöre sübvansiyon verebilir, destek ve teşvik verebilir. Hatta uluslararası arenada gücünü kullanarak bu savaşa başak cephelerde açabilir. Ancak sonuçta bu sektöre para yatıracak sermayedarlar, ARGE yatırımı yapacak şirketler ve borsa yatırımcıları bu suni fonlamalara kanmazlar.

Suudi Arabistan bu savaşta OPEC adına kendini ön plana çıkarmış olsa da bunu OPEC adına yaptığı aşikâr. Ancak Suudi Arabistan bütçesi bu petrol savaşına dayanır mı? Kesinlikle hayır. Güvendiği eğer Arap Fonları ise onlarda dayanamaz. Eğer ABD bu savaşta ağırlığını koyarsa, Ortadoğu’da bildiğimiz her şeyi unutabiliriz. Ortadoğu bir anda demokrasi coğrafyası bile olabilir. Bunun sonucu olarak, Türkiye, Lübnan, İngiltere, Fransa gibi Ortadoğu sermayesinden ciddi oranda yatırım alan ülkeler bir anda sıkıntıya düşebilir.

Rusya’nın da bu savaşa dayanacak güçlü bir ekonomisi yok. Her ne kadar Putin, geçenlerde imzaladığı anayasa ile 2036 yılına kadar başkan olma yolunu açsa da rublenin hızla diğer kaybetmesi ve ekonomik sıkıntılar bir anda her şeyi değiştirebilir. Sonuçta Rusya bütçesinde petrolü 46 USD olarak hesapladı ve bunun 20 USD altı demek gelirlerin neredeyse yarı yarıya düşmesi demek. Bunun sonuçları hem içeride ekonomik sıkıntılar hem de dışarıda yapılmakta olan “süper güç” imajının yerle bir olması anlamına gelebilir. Rusya’nın Arap ülkelerine göre en büyük avantajı devlet yönetiminin her kademesinde iyi yetişmiş, tecrübeli kadrolarının olması. Onlarla ne kadar gideceğini ise hep beraber göreceğiz.

Eğer Rusya’da bu savaşta durması gereken yeri kaçırırsa, dünyanın siyasi dengeleri baştan aşağı değişebilir. ABD’nin süper güç olarak karşısında sadece Çin kalabilir. Ayrıca Hindistan bir anda çok etkin bir ülke olabilir mesela.

Üçüncü en önemli gelişme ise Korona Virüsü…

Bu konuda Corona Virüsünün Global Ekonomiye Etkileri yazımızı okumanızı tavsiye ediyorum. Daha fütürist bir perspektif ile görüşlerimizi ise bir sonraki yazımızda paylaşacağım.

Published On: Mart 16th, 2020 / Categories: Uncategorized /

Subscribe To Receive The Latest News

Curabitur ac leo nunc. Vestibulum et mauris vel ante finibus maximus.

Add notice about your Privacy Policy here.